Düşün ki bir sonbahar akşamı sen, ben, arkadaşlar kimsesiz sokaklarda yürürken gök delinmişcesine bir yağmur bastırıyor. Siz adımlarınızı hızlandırıyorsunuz. Bense başımı kaldırıp yağmurun tenime nüfuz etmesine izin veriyor ve bir meczup gibi gökyüzüne gülümsüyorum. Bir yandan halimle alay ediyor bir yandan da kolumdan tutup çekiştiriyorsunuz. Alayınıza içerlenmeyi sonradan dönüp bakmayacağım bir kenara bırakıyor; ânı kirletmiyorum. Onun yerine yan yana ıslanabildiğimiz için, aynı yağmurun altında birlikte koşabildiğimiz için minnet duyuyorum. Bir adım geri atarak tek tek hepinizi dışardan izliyorum. Babaların çocukları uykudayken sessizce seyretmeleri gibi, gözlerimle seviyorum. Güzelliğiniz tebessüm oluyor kalbimde. Hem öyle büyük ki dudaklarıma tezahür ediyor bu durum. Dudaklarımın kıvrılışına mânâ veremeyip farklı anlamlar yüklüyorsunuz. Açıklama yapmıyorum. Yalnız gözlerim sizinle doluyor. Yağmura sığınıyor, saklama gereği duymuyorum. Gökyüzünün kararmışlığı gölge edemiyor yüzlerinizden temessül eden güneşlere. Düşün ki bir sonbahar akşamı o kimsesiz sokakları arşınladığımız vakit boyunca ben, sizi seviyorum.
Ve düşün ki bir kış günü ben bu satırları yazıyorum
soğuk bir duvara yaslanıp. Sen, ben, arkadaşlar... Ayrılmışız. Sen yoksun.
Arkadaşlar yok. Ben varlığımı arıyorum. Bir sonbahar akşamında buluyorum kimi
zaman. Kimi zaman kapatıp gözlerimi hayalinizle konuşuyorum. Seninle sarılıp
ağlayışımızı, arkadaşlarla oturup karnımıza ağrılar girene dek gülüşümüzü yâd
ediyorum. Bir kapı eşiğinden sizi izlediğim gün geliyor aklıma. Birlikteliği ve
ayrılığı aynı dakikaların, aynı saniyelerin, aynı lahzaların içinde tattığım
gün. Düşün ki tüm bunlar ve hatta daha fazlası tekrara alınmış bir şarkı gibi
dönüp duruyor zihnimde.
Düşün ki bir kış günü ben bu satırları yazarken soğuk
bir duvara yaslanmış... Sen, ben, arkadaşlar... Gözlerimle, göz kapaklarımın
arasında... Benden başka kimsenin göremeyeceği bir yerde. Sen, ben,
arkadaşlar... Göğsümün en içinde. Benden başka kimsenin ulaşamayacağı bir
yerde.
Düşün ki ayrılık yok. Yalnız bir veda, bilinmeyen bir
vakitte tekrar görüşmek üzere.
Tekrar görüşmek üzere.
Bir gün muhakkak.
Bir gün muhakkak.